The Last House On The Left (imdb puanı 6.8 / Soldaki Son Ev) kendi türünün enteresan örneklerinden biri. “Ava giden avlanır” mantığıyla kurgulanmış filmi çok değilse de en azından ters köşe yaptırdığı ve fark yarattığı için beğendim, hele hele filmin sonunda içim öyle bir eridi ki anlatamam.
Bir grup azılı katil olarak siz tutun iki genç kızı ifal edip birini öldürüp diğerini de öldürdük sanıp göle atın, ardından kimliğinizi gizleyip “yolda kaldık, Tanrı misafiriyiz” diye bir eve misafir olun (soldaki son ev) ve fakat o ev öldürdük sandığınız kızlardan birinin evi çıksın.
Gece kız yaralı bir şekilde eve gelir ve olan biteni babasına anlatır, bundan sonrası filmin keyifli olmaya başladığı anlardır, baba gemi azıya alır ve başlar yakıp yıkmaya. Allahım o ne psikopatça öldürme teknikleridir öyle, anne ve baba kötü adamlardan birinin elini çöp öğütücüsünde parçalarken kafasına çekiç geçirdiklerinde keyif mi alayım herife mi acıyayım bilemedim, diğer kötü adamın ise belden aşağısını felç edip kafasını mikrodalga fırında pişirmek fikri beni bile dehşete düşürdü. Sayko doktor babayı çok tuttum, esasında filmdeki mesaj “çocuğu zarar gören her doktor baba balatayı sıyırıp işkence yapabilir” tadında.