Farsça “renk”, “boya”, “kan”, “utanma” gibi anlamları olan “reng” kelimesi Türkçeye “renk” olarak geçmiştir. Dilimizdeki renklerin anlamları ve kökenleri ise şöyledir:
Mavi: Arapça “su” anlamına gelen “mâ”dan “mâî” (su renginde, suyla ilgili olan, suya benzeyen). Türkçeye “mavi” olarak geçmiştir.
Pembe: Farsçada “pamuk” ve “pamuk çiçeği” anlamına gelen “penbe” kelimesinden “pembe” olarak dilimize girmiştir. Pamuk çiçeklerinin başlangıçta açık kızıla çalan renklerinden ismini almıştır.
Yeşil: Türkçedeki “taze”, “diri” anlamındaki “yaş”tan “yaşıl-yeşil” dönüşümüyle günümüze gelmiştir. Bitkilerdeki canlılığı anlatmada kullanılırken anlam genişlemesiyle renk ismi olmuştur.
Kırmızı: Arapça “al”, “kızıl” anlamına gelen “kırmıs”tan “kırmızı” olarak dilimize girmiştir. Eski Türkçede “kızıl” kullanılmıştır.
Lacivert: Farsçada koyu mavi renkli bir taş için kullanılan “lâciverd” kelimesinden geçmiştir. Eski Farsçada “lâjverd”, Sanskritçede de “koyu mavi” anlamında “lajavarta” olarak geçer.
Mor: Farsça “demir pası” anlamındaki “mûr” kelimesinden gelmiştir.
Sarı: Eski Türkçe “sarı boya” anlamındaki “sarığ”dan gelmiştir.
Bej: Fransızcadaki “beige” kelimesinden gelmiştir. Bu ismi koyun yününün renginden almıştır.
Kahverengi: Bildiniz “kahve”den. Farsça “gahvai reng”ten dilimize girmiş.
Gri: Fransızca “açık kül rengi” anlamındaki “gris”ten Türkçeye girmiştir.
Siyah: Farsça “kara” anlamındaki “siyâ”dan gelmiştir.
Beyaz: Arapça “beyâz” kelimesi “süt” anlamındadır. Aklık bildiren nitelemeler için de “beyaz” kullanılmıştır.
1 Yorum
ancak bunların pek çoğunun zaten türkçe karşılığı var ancak istanbul türkçesinin yazı dili olmasıyla ve son yıllardaki dilsel yozlaşmayı da kattığımızda ne yazık ki özgün sözcüklerimizi hızla unutma ve sanki ilk kez kutadgu biligden okuyormuşçasına şaşkınlık yaşama yolunda ilerliyoruz:)
AK – KARA – AL – KIZIL – BOZ – KIR – KULA – DORU – GÖK – GÖĞEL – SARI – YEŞİL ve benzeri ,,,,:)