Mesleğe bir köy okulunda başlamışsın, daha sonra yanlış hatırlamıyorsam o köyün bağlı olduğu ilçeye tayin olmuşsun. Tabi ben o zamanları hatırlamıyorum, çok küçüktüm. Benim hatırladığım en eski anılar Adilcevaz Lisesi’nde öğretmenlik yaptığın zamanlara ait. Ara sıra beni de yanında götürürdün. Sen işlerinle ilgilenirken ben öğrencilerinle vakit geçirirdim. Öğrencilerinin senden hayranlıkla bahsettiklerini hatırlıyorum, onlar anlattıkça ben Faruk Hoca’nın oğlu olmaktan gurur duyardım.
Sonra bunun benim için bir ayrıcalık olduğunu farkettim. Çarşıda pazarda, devlet dairelerinde, nereye gidersem gideyim, hangi kapıyı çalarsam çalayım “Ben Faruk Hoca’nın oğluyum” dediğim zaman bütün kapılar açılırdı, itibar görürdüm. Sosyal olduğun kadar yardımsever bir adamdın. İsmini, selamını söylediğim insanlar ya seni hürmetle hatırlayan eski öğrencilerin ya da bir şekilde yardımının dokunduğu, vefa borcu bulunan kimseler oluyorlardı.
Durumu olmayan, genellikle köylerden gelen öğrencilerin tahsillerine yardımcı olabilmek için bir vakıf yurdu kurmuştunuz. Yine birlikte oraya giderdik. Benim de bir dönem orda kalmamı istemiştin, çok değil bir veya iki ay kalıp kaçtığımı hatırlıyorum çünkü sabahları evim olmayan bir yerde uyanıp kahvaltı sırasına girmek, akşamları yine aynı yere gidip orda uyumak bana zor gelmişti. Evimin sıcaklığını, annemin yemeklerini özlemiştim. Senin ise evlenene kadar neredeyse bütün hayatın böyle geçmiş. Yanlış hatırlamıyorsam ortaokulda “Ben okumaya gidiyorum” deyip evinden ayrılmışsın ve yurt maceran başlamış. Arkadaşlarınla birlikte gece yarısı uyanıp yemekhanede akşam yemeğinden kalan yemekleri yermişsiniz. Derslere hırkayla girermişsin, şerefsiz bir matematik öğretmenin varmış, ceketin olmadığı için seni derse almazmış. Öğretmen olabilmek, okuyabilmek için manavda da çalışmışsın berberde de. Şimdi düşünüyorum da sanırım bunun ne demek olduğunu, nasıl hissettirdiğini biraz olsun anlamamı, belki de çeliklenmemi istemiştin.
Yurtta kaldığım o kısa dönemde vakıf işleriyle ilgilenmeye geldiğin zaman bana pek pas vermezdin. Bildiğim babam gibi davranmazdın, daha resmi, daha mesafeli yaklaşırdın. Hatta bir gün yanına gelip para istemiştim, kısık sesle “Şimdi üzerimde pek para yok ben sana daha sonra veririm tamam mı?” demiştin. Ben dudağımı büküp geri dönerken diğer öğrenciler gelip senden top almak için para istemişlerdi, direkt çıkarıp vermiştin. O zaman çocuk aklımla bunu anlayamamıştım. Bana yok deyip o çocuklara hem de ikiletmeden para vermen bildiğin kanıma dokunmuştu. Tabi cebindeki son parayı verdiğini bilmiyordum, “Anasından babasından uzak bu yavruların yanında kendi çocuğuma şevkat gösterip onların yoksunluk hissetmelerine neden olmayayım” diye düşündüğünü de anlayacak yaşta değildim.
İlkokul, lise ve üniversite olmak üzere eğitim öğretim sürecinin her kademesinde, memleketin doğusundan batısına bir çok şehirde, okulda görev yaptın. Şunu çok iyi biliyorum ki, hangi yaştan olursa olsun muhatabın olan insanlar için her zaman en iyisini yapmaya çalıştın. Bu yüzden yöneticilerle ve hatta bürokratlarla bile sürtüşmeler yaşadığın oldu ama sen doğru bildiğin neyse onu yapmaya devam ettin. “Ben bu maaşı alıyorsam hiçbir şey yapmadan duramam arkadaş” deyip yaz tatillerinde de okula giderdin. Eline alet çantasını alıp okulunun sıralarını, camlarını, pencerelerini tamir eder, badana boyasını yapardın. “Çocuklara sürpriz olsun” diye okul duvarlarına resimler çizerdin. Bahçede koştururken çelimsiz olduğunu gördüğün çocukları yanına çağırıp süt alıp içirdiğini biliyordum ama durumu olmayanlara gizlice yardım ettiğini sonradan öğrendim. Sert mizaçlı ama içten içe ince bir adamdın. Bir keresinde resim dersindeyken “Hadi bakalım şimdi herkes bahçeye çıkıp dökülen yapraklardan toplayıp getirsin, resimlerini çizeceğiz” dediğin veletlerden ağaçlardaki yaprakları koparanları “Eşşoğlueşekler ben size ağaçları mı yolun dedim” diye fırçalayıp okul bahçesini temizletmişsin, duyunca baya hoşuma gitmişti.
Kesinlikle abarttığımı veya dramatize ettiğimi düşünmüyorum baba ama bana soracak olursan öğretmen dediğin senin gibi olmalı. Çocuğu “Ben şu bürokratın, şu başkanın veya milletvekilinin oğluyum” dediği zaman değil, alt tarafı memur maaşı alan şu öğretmenin oğluyum dediğinde hürmet görmesini, saygı görmesini sağlayan şey her ne ise işte ona sahip olmalı ve ben bu ülkede ona sahip olan bir çok öğretmen olduğunu bildiğim için mutluyum.
Sen bu diyarları terk eyleyeli tam 10 yıl oldu baba. Arkanda seni sevgiyle hatırlayan, ismin anıldığında gözleri dolan yüzlerce öğrencin var. Hepsi adına, bana ve onlara miras bıraktığın nitelikler için ve ayrıca 78 model Avrupa kasa Ford Taunus sevgisi için teşekkür ederim. Her sabah çalışmamak için naz yapan, hayatın boyunca sahip olabildiğin tek külüstürün sevgisini hala yaşatıyorum. Vücut olarak artık miyadını doldurmuş bulunduğu için birkaç sene önce emekliye ayrılmak zorunda kaldı ama dert etme, imkanım olduğunda temiz bir tane bulup, senin her zaman söylediğin gibi “Alırsın Ford olursun lord” düsturunu ve ruhunu onunla birlikte yaşatmaya devam edeceğim.
Öğretmenler günün kutlu olsun baba.
17 yorum
Böyle babaya böyle yakışır evlat olmak çok gurur verici olsa gerek.
“Ben bu maaşı alıyorsam hiçbir şey yapmadan duramam arkadaş” deyip yaz tatillerinde de okula giderdin. Eline alet çantasını alıp okulunun sıralarını, camlarını, pencerelerini tamir eder, badana boyasını yapardın.
keşke bunun yarısı kadar bile olsa herkeste helal haram dengesi olsa. Geride bıraktıklarının hayır duaları eminim ki rahmetli babana yetecektir.
Boğazım düğümlendi okurken.
Mekanı cennet olsun inşallah…
Arkadaş benim zamanımın öğretmenleri hakikaten başkaydı. Öğretmen marşında olduğu gibi insanlardı. Sen bir ana, sen bir baba,… Allah rahmet eylesin. Öğretmenliğin hakkını veren bütün öğretmenlerimin günü kutlu olsun.
Allah mekanını cennet eylesin caner abi.Malesef ülkede daha çok yatığı yerden para kazanan insan var umarım yetişen yeni nesiller böyle olmaz :(
Allah gani gani rahmet eylesin. Kabir ve Cehennem azabından korusun inşallah. Rabbim böyle dertli öğretmenlerin sayısını artırsın.
Faruk Hocamız için bir Fatiha’yı eksik etmeyelim.
Mekanı cennet olsun..
Abi bende Caner Öncel’in kardeşiyim demekten gurur duyuyorm
Allah rahmet eylesin.
defalarca okudum ama hala ne yorum yapsam diye düsünüyorum gerci söylenecek pek birsey yok. Böyle insanların hürmetine dönüyor dünya… Allah Rahmet Eylesin Mekanı cennet olsun.
Allah rahmet eylesin mekanı Cennet olsun
Allah rahmet eylesin, mekanı cennet olsun.
Rahmetli’nin bize pencereden meyve verdiği gün hala aklımdadır.
Herneyse, daha fazla yazmayacağım, bende yakınlarda kaybettiğim için ellerim yazamıyor!
Kardeşten de ötesin Caner’im.
İnşallah bende böyle olabilirim meslekte ilk yılım. Allah babana gani gani rahmet eylesin.
Okurken gözlerim doldu.Allah’ım rahmet eylesin.
annemi ağlatmak istersem, kapaktaki fotoyu göstermem kafi.
iyi insanların neslinin tükenmek üzere olduğunu düşünüyorum uzun zamandır.