Birileri bana şu dünyada en çok nefret ettiğin şey nedir diye sorsa hiç düşünmeden sivrisinek diye cevap veririm. Bir hayvan bu kadar haysiyetsiz, bu kadar karaktersiz olamaz arkadaş. Vücut spreyleri, likit savarlar bilmem neler hiçbiri işe yaramıyor, sokmak istedikten sonra her türlü sokuyor adiler. Bilim adamları bunlarla mücadele etmek için yöntem geliştirdikçe bu itin evlatları da o yöntemleri etkisiz kılacak savunma mekanizmaları geliştiriyorlar. Keşke birileri çıksa da soylarını kurutsa, ekosistemde oluşabilecek her türlü probleme ben kendi adıma razıyım, o derece yani.
Hayır ben emmesinler de demiyorum, yine emsinler ama sabaha karşı zar zor uyuyabilmiş bir insan evladının ayak baş parmağındaki tırnağın altından emip “Yandım anaağmmm!” diye böğüre böğüre yataktan fırlamasına neden olmak da düpedüz şerefsizliktir yani.
Dertliyim dostlar valla dertliyim. Yeni taşındığım evde ciddi bir sivrisinek problemi yaşıyorum. Duvarlarım terlik darbeleriyle dümdüz olmuş düzinelerce leşin bıraktığı izler vesilesiyle Pikasso’nun tablolarına döndü. Havalar soğuyacak, kökleri kuruyacak diye bekledikçe inat gibi aşireti genişletiyorlar. Geceler zulüm, geceler zindan. Vızır vızır psikolojik baskı yapan sesleri bir tarafa, mutasyona mı uğramışlar ne olmuşlar artık sokunca öyle bir acıtıyorlar ki uykudan uyandırıp evin içinde tur attırıyorlar. Bir de üç bitlik beyinleri var türlü türlü oyunları var. Işığı yakıp, elinize terlik, gazete, oda spreyi + çakmak kombinasyonu alıp soteye yattığınız zaman resmen peşlerine düştüğünüzü anlayıp kamufle oluyorlar.
Evi sinek yatırının falan üstüne yapmışlar muhtemelen, 1+1’lik kıç kadar evde yaşanan bu boyutta bir istilanın başka türlü bir açıklaması olamaz çünkü. Denemiyor değilim, Winsa‘sı olsun, Fıratpen‘i olsun, eksik olan kapıya pencereye sineklik takabilecek bütün firmaları mütemadiyen arayıp randevu alıyorum. Ne var ki ilginç biçimde “Tamam abi şu şu saatte gelir ölçü alırız” diyen kimseyle henüz yüzyüze görüşebilme imkanı bulamadım. Adamlar gelmiyorlar arkadaş. En az dört farklı yerle konuştum, baya böyle “Parası neyse vereyim” dedim, “Evet evet üzerinde Atatürk resmi olan banknotlardan…” diye ekledim ama olmadı. 1984 yılında başlayan hayatımın, evimin kapısına sineklik taktırmam gereken levelinde haftalardır hiç sebepsiz takıldım kaldım, bir türlü geçemiyorum.
Bana kapitalist sistem ile ilgili verilen beyanatta almak istediğim mal veya hizmete karşılık para ödememin yeterli olacağı söylendi. Bunun haricinde farklı bir teknik geliştiyse yeminle haberim yok. Ne bileyim bu “pencileri” balkon kapınıza sineklik taksınlar diye motive etmek için dükkanlarına gidip boyunlarına inceden bir buse kondurma gerekliliği doğmuştur, ben o kısmı kaçırmışımdır. Ya da “Tamam abi gelip ölçü alacaz” demek artık “Hadi lan ordan iki kuruşluk sineklik için kalkıp da evine gelecek değiliz” anlamına geliyordur ve fakat ben hala bu memlekette işine, müşterisine saygı gösteren, sözünün eri esnafların var olduğunu düşünecek kadar saf, gerizekalıyımdır…
4 yorum
likit sıvıyı yıllardır yazları kullanırım, her yaz geliyorlar, sürekli evdeler
galiba evrim geçirdiler
Tabi canım tüm önlemlere karşı savunma geliştiriyor şerefsizler. Ben o zımbırtının direkt üzerine konan gördüm.
Bi biskrem verseydin abi :)
PENcilerin diğer ruh eşleri de reklam-tabelacılar. Koskoca payitaht ta tabela yaptıracak reklamcı bulamadım.