Evet arkadaşlar, yukarıdaki video bizlere “Bir bilişimci neden mesleği bırakıp turşucu olmaya karar verir?” sorusunun yanıtını veriyor. Abi bu nedir ya? Biz kendimizi eğitelim, aman gelişen teknolojilerden geri kalmayalım diye sabah akşam developer sitelerini dolaşalım, proje stresleriyle, buglarla, üstüne kıl dönmeleri ve bilimum eklem ağrıları gibi kaçınılmaz mesleki rahatsızlıklarla uğraşalım, adam açık havada yaksın cıgarasını “Geeal vatandaş turşiiiyeeaa geeeal” diye bağırarak bizden kat kat fazla para kazansın. Onu geçtim, benim koskoca mağaza sahibi arkadaşlarım var bu turşucu kadar kar etmiyorlar.
İşte meslek seçiminin önemi bu arkadaşlar. Yok efendim benim çocuğum üniversite sınavından hayvan gibi puan aldı, okulu birincilikle bitirdi jeofizik mühendisi olacak falan bunların hepsi hikaye. Bu turşucu kadar para kazanacak mı ona bakacaksın. Senin çocuğun gidip bir yerde 2.000 – 3.000 TL maaşla çalışırken bu adam onun iki üç katı para kazanacak.
Bilemedik dostlar bilemedik, prestijli meslek sahibi olalım diye sayısal bölümlere gönderdiler bizi (onu da zar zor bitirdik gerçi). Oysa vizyon sahibi ebeveynlerimiz olsaydı verirlerdi bizi bir turşucunun yanına çırak olarak, bugün kredi kartı borçlarıyla uğraşmak yerine en büyük derdimiz yazlığı nerden alacağımıza karar vermek olurdu.
11 yorum
Aslında üzerinde uzunca düşündüğüm konulardan biri bu. Geldiğim nokta ise kesinlikle işin esası “nasip”tir, rızıktır yani. Bizim yaptığımız toprağı biraz eşeleyip bir tohum ekmek. Hani tohumu ekerken, bunun toprağın üstüne çıkacak tarafı neresi, kök tarafı neresi bile demiyoruz. Yaptığımız, tohumu ek, sula, gübrele vs. kısaca bir insan olarak bir niyet gösteriyoruz, bir çaba sarfediyoruz ama o ektiğimizi bitiren biz değiliz. “Çok ıkındım burada da güzel bi bitki çıkardım” diye bişey yok. :P İşte o ektiğinin çok çok bereketli olması yada kuru bir çöp olması nasiptir. Bu rızık farklılıkları sınavın bir parçası. Memurun maaşı sabit gardaş ona napacaz? diyenler olabilir. Bu tip sabit maaşlı insanlar Allah vermesin beklemediği maddi kayıplar (hırsızlık, kaza, hastalık vs) ile elindeki parasının bir bölümünü kaybedebilmekteler. Miras vs yada aklımıza gelmeyen sebepler ile (rüşveti kastetmiyorum :D) ile de artabilir. Sonuç nasiptir. Hatta Allah’ın başkalarına bu açıdan verdiği üstünlükleri kıskanmamakta gerekir dinimizce. (Nisa suresinin 32.ayeti öyle buyurur. )
Hayır ben zaten burda bu adamın kazancını kıskandığımı söylemiyorum Allah daha bol versin. Benim demek istediğim de seninkiyle hemen hemen aynı esasen, anne-babalar çocuklarını okutup prestijli meslek sahibi yapmak için yıllarını, milyonlarını harcarlar ancak burun kıvırdıkları bir turşucu onların çocukalarından daha yüksek yaşam standartlarına sahip olabilecek geliri elde eder. Yani eğer rızkın geleceği varsa turşu suyu vesilesiyle bile gelir yeter ki kalıplardan çıkılsın, düz düşünmekten vazgeçilsin :)
şimdi anladım.
aynen öyle, mesajımız isteyen turşucu olsun. herkes az çok sevdiği bir iş yapsın. :)
Yok abi geçen gün Mısırcı’da bir kazanç çıkardılar çok fena. Valla ben boşuna okumuşum. Ben ondabirini kazanıyorum 4 sene deli gibiders çalışmanın sonunda. Aslında şu var işi bilecen, şans olacak, yer zaman hepsi olunca istersen su sat nerdeyse bir lokanta karı kazanabilirsin. :)
Üniversite okuyorum, ama okumayı sevdiğim için okuyorum. Mesleği umursamıyorum bu konuda.
Yalnız şöyle bir şey var, üniversite okumazsan da adam yerine koymuyorlar. Yani düşük maaş alsan da diploman ve “meslek lakabın” olduktan sonra adamsın diyorlar. Diğerlerine kız istesen vermiyorlar. Şimdi gidip birisinden kız istesen sana mesleğini sorduğunda “turşucuyum” dersen ve insan evladına rastgelmezsen bir küfür yemediğin kalır.
Hep söylerim, arkadaşlarla tartışmalarımda da hep bu yüzden kötü görünüyorum ama savunduğum şey bir insan okumayı sevmiyorsa, okumasın. Gitsin turşu satsın, simit satsın, sahillerde mısır, dondurma falan satsın sevmeden okuduğu bölümde alacağı maaştan fazlasını alır. Parası için okuyan okumasın gerçekten. Sevdiği için okusun.
bu turşu işinde çok para var :)
aynı şeyi mısır satanlar içinde hazırlamışlar onlarda baya baya kazanıyorlar be
Arkadaş nerden buldun bunu yaa,akşam akşam deli ettin bizi. Adamın kazandığını biz 1 senede zor kazanıyoz ak.
vay be paraya bak.
Malesef böyle arkadaşlar. İster maaşlı çalışın, ister işveren olun, eğer memleketimizde kayıtlı kuyutlu iş yapıyorsanız, devlet ancak sizden biliyor vergi almasını. Esas kayıt dışının peşinde kimse koşmuyor. Kayıt dışılığı azaltma çabası diye yapılan bütün uygulamalar zaten iyi yada kötü vergisini ödeyen insanları sıkıyor. Şimdi bu turşucu arkadaş vergi mükellefi olsa, muhtasardır, kdv’dir cartdır, curtdur diye vergiler ödemeye başlasa, görürüm o zaman nasıl ağlıyor “bu turşucuların çektiğini kimse çekmiyor.” diye. Turşuculara gidene kadar en basiti ticari taksilere veya korsan taksilere bakın derim. (Meslek erbabı olmadan bir iş yapmak istiyorsanız korsan taksicilik yapın. :) ) Acaba bindiği ticari taksiden fiş isteyen kaç kişi var? Buraya kadar vergi ödese de ödemese de sonuçta bir ürün veya hizmet ortaya koyan, yani kısacası çalışan insanlardan bahsediyoruz. Bu noktada vergi ödemeseler de çalışarak para kazanmaları iyi birşey. Bir de çalışmadan para kazanan, hatta paranın (“dibine vuran” diyelim :) ) insanlar var. Bunlar geleceği parlak hazine arazilerinin üzerine bir gecekondu dikiyor. Çoğunlukla fakir edebiyatıyla, “Açtık, çaresizdik, o yüzden boğaz manzaralı bu yere gece konduk.” derler. Sonrasında o bölge imara açılınca, seçimler yaklaşınca, mevsim bahar olunca, aşk gönüle dolunca YA ŞA MAK ne güzel… Tarihimiz ve hatta bu günümüz böyle örneklerle doludur. Hatta bir kısmı çok büyük olaylara neden olmuştur ki gezi olayları falan hava civa kalır. İşin sosyal boyutu çok mühimdir, ancak hiç kimse safi başımı sokacak dam niyetiyle gece kondu yapmıyor. Gece konacağı yeri özenle seçiyor.
Son olarak bununla da ilgili bir örnek vereyim. Geçenlerde rahmetli olan, Türkiye’nin sayılı ekonomi hocalarından biri olan hocamız derste anlatmıştı bize bu hatırasını. Hocamız daha öğrenciyken, annesine yardım için eve gelen kadına annesi tavsiye ediyor. “Sen de okut çocuklarını. İleride büyük adam olurlar.” diyerekten. Kadın annesine “Sen çocuklarını okuttun. İleride memur olacaklar. Biz Arnavutköy’de (boğazdaki Arnavutköy) bir tarla çevirdik. Bizimkiler ileride zengin olacaklar.” diye cevap veriyor. Hocamız da “Hakikaten öyle oldu. Biz okuduk hoca olduk. Memur olduk. Onlar zengin oldu.” demişti.
Yani özetle, “Parayı nasıl kazanırsam içime sinerek yerim?” diye önce kendine soracaksın. Sonrası nasip, kısmet.
3, 5 kazanıyoruz yetiyo diyo gözün doysun :D